
“ Övün ey Çanakkale, cihan durdukça övün!
Ömründe göstermedin bin düşmana bir gün.
Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün,
Başına yüz milletin birden üşüştüğü yersin! ”
Şair Faruk Nafiz’in dizelerinde bahsettiği gibi tarifi zor mücadelelerin olduğu, adeta yüz milletin birden üşüştüğü ama umduklarını bulamadıkları ve hezimete uğradığı yerin adıdır Çanakkale. Her millet için dönüm noktası niteliğinde olan anlar ve zaferler vardır. Bu zaferler muhtevasıyla öyle an olur ki destanlaşır. Aziz Türk Milletinin destanı olan Çanakkale Destanı, Milli Şairimiz M. Akif Ersoy’un o meşhur dizelerinde bahsettiği gibi “Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın ” tarihe sığmayacak kadar büyük ve bağımsızlık mücadelesi veren milletimiz için de bir semboldür. Çanakkale Zaferi sıradan bir zafer değil, tarifi zor aklın ve mantığın kimi zaman durduğu Ümmetin Son Kalesi’ni düşürmek için bütün şer güçlerin var güçleriyle yüklendikleri bir mücadeledir.
Çanakkale’de insanlık; vatan, millet ve bayrak sevgisinin karşısında hiçbir silahın galip gelemeyeceğine şahit olmuştur. Bizlerin bugün üzerimize düşen en büyük vazife ise bu şuur ve inançla evlatlarımızı yetiştirmek; bu kutlu mirasın farkında bilinçli ve vatanına derin bir sevgi duyan gençlerimize bir milletin nasıl iman, azim ve kararlılıkla istiklalini ve istikbalini koruduğunu anlatmaktır.
Bu vesilesiyle Çanakkale Zaferi’nin 110.yılında başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, şanlı tarihimizin her döneminde huzur ve güvenliğimiz için canlarını verme konusunda bir an olsun tereddüt etmeyen aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyor, kahraman gazilerimize de sonsuz şükranlarımı sunuyorum.